– Bize sunulmuş her bilgiyi bir başkasına iletmemek veya paylaşmamış olmak kadar ürkütüyor aslında; bilginin doğru olup olmadığına imkanlı netliğini kazandırmadan yine de paylaşma cesaretini kendimde küstahça bulmuş olma olasılığım –
Hatırladığım en eski yaşamışlığım, sinema salonunda kendimi izlermişim gibi dışarıdan bir göz ile geliveriyor aklıma. Olağan boşluklara uygun öbekler dizili sahtelikler, zamanla gerçekliğim olmuştur kim bilir.
Sonra düşünüyorum; öyle akarsuyun peşi sıra sürüklediği bir dal gibi olmadığım ilk an gerçekten ne düşündüğümü?
Anılar, biraz sonra patlayacak fırtınanın göğü kaplayan bulutları gibi kasvetli ve puslu. Yalnız düşündükçe ortak bir nokta var yüzüme çarpan. Hissetmek, duygulanmak, alışkanlıklara bağlanmak değil o yaşta gerçekten yaşanılan, bir zorlayın kendinizi hatırlamaya. Sanki otomatik bir sistemin gülüşleri, dokunuşları ve iç çekişlerine eşlik eder cocukken ağlamak. Ve bu hissediyoruz sandığımız duyguları ya savunmaya ya da saldırıya programlamış benliğimiz en başından beri. Biz kendimizi öyleymiş sanıp dururken her biri daha da derine yerleşmiş ki ulaşabilene aşk olsun. Ancak bir şeyleri anlama dürtüsü hep bizimleymiş ilk andan beri. O kadar net ki diğerlerine kıyasla sanki o hariç hiçbir şeyin önemi yokmuş gibi su yüzünde. Belki bir tek o saflığını korumuş hatırı sayılır bir süre. Onu da kurban etmişiz çıkarlarımız uğruna ve bir şeylere sahip olmak adına er ya da geç. Bize köstek olacak olgu ya da kişileri anlamıyor olmak kolayımıza gelmiş. Ve öyle bir vakite erişmişiz ki kendimiz ile benzerlerimiz dışında kalan her şey anlamsızlaşmış gitgide.
En azından yorgun düşmediğimiz ya da içimizden geldiği anlarda sahip olduğumuz her neyimiz varsa benimliğinden vazgeçebilecek kadar rahat ve katılıktan uzaksa kural diyerek oluşturduğumuz engin duvarlarımız işte o zaman özgürlüğümüz ele alıyor iplerini bir daha herhangi bir düğümle bağlanmayı huzursuzluğuna var saymak üzere. Anlık sevinçlerimiz planlı birlikteliklerimizden daha anlamlı oluyor en sonunda. Hayat diyerek takılı kaldığımız çıkmaz sokaklar var mıymış yok muymuş artık kime ne.
Karşılaşmalar, sohbetler ve vedalar yüreğine dokunur ya insanın zihninde yoğrulmasının hemen öncesinde; gördüğün gibi kurgularımın hayali bile içten içe sarsıyor duvarlarımı sevgili dostum ve biliyorum sen bir başkasının anlam veremeyeceği şekilde gülümsüyorsun.