Serkan Engüdar
Öylesine Bir Faniyim İşte; Herkes Gibi Adı Önceden Koyulmuş.

Siyaha

Kendi kalbindeki sorunları aşmadan başka birinin varlığını, verisini, benliğini hissetmek ya da anlamak zor olmalı.
Bu yüzden kendisi ile barışık, kendisini affetmiş, kendisinden beklentisine mahkum olmayan bir kalp lazım hissedebilmek için.  Gerçekten hissedebilmek!

Biz bile kendimizi affetmiş kişiler değiliz. Evet belki diğer insanları affettik elimizden geldiği ölçüde.
Ya kendimizi?
Tamam buna en yakın kişileriz derim sorsan. Gene de kendimizi, hatalarımızı, geçmişimizi ve yaşanmışlıklarımızı affettik mi? Yaşanmamış geleceğimizi ne olursa olsun kucaklayabilecek miyiz her şeye rağmen?

Bu da benim sana yeni yıl hediyem:
“Önce beyninden değil kalbinden başlamalı dosyaları düzenlemeye insan ama hüküm beyinde bitmeli her şeye rağmen”

Bunca şey aklıma nereden geldi:
“Hissetmek” dedim “veri ise bir yakalama noktası olmalı”. Medyumların isme ya da kişinin tanıdığına veya ilgili mekana ihtiyaç duyması ya da bir falcının ele. Sonra geldi işte yenisi; kayıp birinin köpek ile aranması düşüncesi.
Şart mı illa bir şey, tutak, bir başlangıç derken köpeğin aç olabileceği geldi aklıma. Ya açsa; yeteri kadar hızlı koşamaz, kendini işine veremez ya da istenilen o kokuyu aramaz ki.

Ya biz de açsak.

Ya da eksik.

Sonrasını en başta  yazmıştım zaten.
Haklısın bu kadar basit değil.
Belki de yalnızlıktır en önemli ipucu.
Yalnızlıktır insanı adam eden.
Düşünmeye fırsatın olmasa, bir an bile boş bırakmasaydı bu kalp bizi.

Vay halimize!

Bir yanıt yazın