Serkan Engüdar
Öylesine Bir Faniyim İşte; Herkes Gibi Adı Önceden Koyulmuş.

Berrak

Dışarı çıkılabilen günlerin birinde yaşadığım rahatsızlığa daha fazla dayanamayıp özel hastaneye gittim muayene olmak için. Üçüncü denemem olursa olsun belki bir çaresi bulunur diye. Kalabalık da olsa içerisi, az bir süre sonunda geldi kayıt ve başvuru sıram. Her zamanki gibi kendi üzerimde aşırı kontrolcüyüm, her hareketimi ve ağzımdan çıkan kelimelerimi özenle seçiyorum. Normal zamanlarıma ait yeterli düzeyde iş gören otomatik sistemin çalışmasına el koyup ipleri elime aldığım ve bu sayede eğlendiğim süreç başlamak üzere..

Bir iki dakikalık işlemin ardından üst katlarda bulunan doktor odasına yönlendirdiler beni. Çıktım düzenli ve tertemiz kata, gözüme takılan ne varsa göz alıcı ve kendini değerli hissettiriyor.

Buldum odayı, önünde bekleyen yok ne güzel. Odanın dışında ekranda adım henüz yok. “Beklesem mi”, “Kapıyı çalsam mı”, “İçeride ya hasta varsa” diye düşüncelerimle eğlenceli bir kapışma içindeyken yaşı benden büyükçe bir teyzem ve yanında genç bir delikanlı aynı ekrana bakarak yaklaştılar. Belli ki teyzem biraz rahatsız halinden belli. Normalde başım bir haftadır senkronize bir şekilde ağrımıyor olsa gram düşünmem veririm sıramı onun daha çok ihtiyacı olabilir diye. Ama öylece kalakaldım kapı önünde. Kaslarım kapıya kimseyi yaklaştırmamak için yapması gereken tüm eylemlere hazır tek bir komut bekliyor olsa da dondum işte bir an.

Kata çıktığım ilk anda nadir güzelliği dikkatimi çeken hasta bakıcı ya da hemşire kızımız uzaktan yanımıza geldi ve iki gruba da belli sorular sorup doktorun yanına geçti. Amacı bir şekilde doktorun öncelik sırası oluşturabilmesi için temel bilgileri bizden almaktı sanırım. Ben ise kendi ikilemimin seçiminden kurtulmanın ferahlığından olsa gerek problem içeren düşüncelerimden sıyrıldım. Bu seferde kızın atikliği, yardımseverliği, zekası, iş bilinci gibi konulara yordum kafamı. Bir kaç saniyede insan neler fark edebiliyor şaşmamak elde değil. Hatta içimde hissettiğim duyguyu bir türlü atamamaya başladım. Sanki kız oraya geldiğimden beri hiç bir şey belli etmemiş olsa bile bir şekilde haykırarak yardım istiyordu. Bir derdi vardı eminim. Ancak bunu kanıtlayacak geçerli hiç bir iletide bulunmadı aslında. Konuşması, anlatması gerekiyordu birilerine. Yalnız onu anlayabilecek kadar öylesine biri olmalıydı sadece. Bu duygu içimde o kadar yoğunlaştı ki bu olaydan uzun bir süre geçtiği halde etkisini yitirmedi bende.

Neyse asıl konuya geri dönelim, kızımız doktorun yanından çıktı ve benim adımla seslenip doktorun beklediğini belirtti. Ne de olsa önce ben gelmiştim. Hak etmiş olsam da kendime içerleyerek söylendiği gibi içeri doktorun yanına geçtim, kısa bir sohbet, bilgi aktarımı ve incelemeden sonra doktor benim yanlış bölüme gönderildiğimi belirterek beni başka bir uzman doktora yönlendirmek üzere tekrar kayıt bölümüne yolladı. Eski girdiler silinip yeni bölüme yönlendirilmem sağlandı ve tekrar aynı katta başka bir odada doktora yönlendirildim.

Evet oda önünde kimse yok ve içeride bulunan hasta kısa sürede dışarı çıktı. Kapıyı çaldım, selam ve giriş seremonisi sonrası sıra elimdeki evraklara gelmişti ki doktor kendi isminin yazması gereken yerde o an izinli olan başka bir doktor adının yazdığını fark etti. Önce kaydı düzeltmeli ve tekrar geri gelmeliydim. Aşağı inip işlemleri yaptım görevlinin mahcubiyeti ve benim onu “dert değil” rahatlatışlarım eşliğinde. Sanmayın ki bunca süredir başım ağrımıyor ve bu arada içimde yankılanan emin olmadığım yardım isteğine bir çözüm bulabilmenin hesaplarını yapmıyordum.

Gerekli işlemler düzelir düzelmez kata çıktım. Görevli kızımız hala orada işinin başında, bir iki hasta başka oda önlerinde sıra bekliyor ve evet benim gideceğim doktorun odası önü boş gözüküyor. Oturdum bekleme koltuğuna, içeride hasta varmış. Kaç dakika geçti bilmiyorum, etrafımı inceleme, yardım çığlığına anlam verebilme ve başımdaki sancının iç içe girdiği döngü ile oyalanırken. Tam içeriden hasta çıkarken bebekleri kucağında bir çift geldi oda önüne. Telaşlı olsalar da saygılılar belli. Ama ben biraz önceki ikilemimden duyduğum mahcubiyet ve bir bebeğin her ne olursa olsun önceliğine duyduğum önem sayesinde düşünmeden “lütfen, siz geçin içeri” diyebildim bu sefer. Teşekkür edip girdiler.

İçimden iyi bir iş yapmış olmanın ırmakları akıyor köpüre köpüre anlatamam. İşte, ne zaman bunun gibi çok uçlara kaysa bedenim ya da düşüncelerim o an her şeyi durdurup dışarıdan kendime bakabilme yeteneğim vardır; belli ki bir savunma mekanizması. Hemen zihnimde geri sardım tüm olanları. İyilik yapmak beni hep mutlu eder. Yaratıcı da bir önceki teyzeme iyilik yapma seçimini bana sunmuştu ama ben bu seçimi reddetmiştim. Bu sefer öyle bir seçimle çıktı ki karşıma reddedemezdim, iyiliğimi yapıp kendimce mutlu olacaktım ya da dönüşü gittikçe zorlaşan bir yolun adaylığına bürünecektim. O’nun tarafından yalnız bırakılmamak ve her ne olursa olsun gene de sevilmek böyle bir şey diye düşündüm kendimce, bir de ne kadar cömert olduğunu; insanların birçoğunun tüm vurdumduymazlığına itafen. Teptiğim bir şansa rağmen bir ikincisine reva görülmüştüm sonuçta. Zaten ömrümüz boyu hep bu şekilde son şanslarımızı kullanacak kadar düşmüyor muyduk diye düşünüp gülümsedim.

Her şey o kadar berraklaştı ki o an, dünya hatta evren o an içimde küçücük kaldı. İşte ne olduysa o an oldu. Kulağıma belli belirsiz bir şarkının melodisi geliyor. O kadar tanıdık olmasına rağmen aklımın en ücra köşelerini taradım yine de en ufak bilgim yok. Ayağa kalktım ve sesin artacağı yönü belirleyip gözlerimle taramaya başladım. Tavanda bulunan bir hoparlörden geliyordu ses. Hastanenin her gün düzenli olarak yaptığı bir yayına ait yabancı bir parça sadece. Neden bu kadar etkiledi ki beni derken biraz daha yaklaşınca donup kaldım. Bu şarkı yaklaşık 15-20 yıl önce severek her uygun vakit dinlediğim ama hayatımdaki değişikliklere yenik düşüp zaman içinde unutulmuş bir eski şarkıydı. Hani kaybettiğiniz bir oyuncağı sonraları bulmak gibi. Hatta son 5 yıl içinde böyle bir parçanın varlığını ancak hatırlamış ve sanal alemde tüm uygulamaları kullanıp taramış olmama rağmen bir türlü parçayı bulacak yeterlilikte bilgiyi hatırlayamamıştım. Herhangi bir kişi elinde böyle bir bilgi ile gelse dile benden ne dilersen diyebilecek durumda olduğunuz bir şarkı düşünün ve o an onu duyuyorsunuz. Muayene olmayı bırakıp yayının yapıldığı yeri bile sormayı geçirdim aklımdan.

Son şansınızı doğru değerlendirmiş olmanızın bir ödülü gibi çıkıveriyor yıllar sonra karşınıza diledikleriniz. Telefonu çıkarıp ses kaydına başladım, çevremdekilerin bakışı umurumda mı, bir eli havada tavandaki hoparlöre telefonu tutan bir tip ne kadar garip olursa olsun.

Şarkı bitti ve o sırada benim sıram geldi. Bir haftadır muayene olduğum bu dördüncü doktor aslında, doğru teşhisi koyması ve tedavi önerisi 2-3 dakikada sonlandı inanır mısınız. Başım kısa bir süre daha ağrıyacak ilaçları alana değin o kadar ve kısa bir süre sonra etkilerin tümü son bulacak.

Bu şaşılacak derecede denk gelen adımların biri bile farklılaşsaydı ne olurdu bilemem. Sağlığıma kavuşacağım bu haber cebime, unutulmuş eşsiz bir parçanın tüm bilgisi kulaklarıma kar olmuş ve yüreğimde huzur ile ayrılırken kalan son bir çözümsüzlük adına aşağıda son kez gördüm kızımızı. Bir yabancıya hem de bir karşı cinse yanlış anlaşılmadan bir de gerçekliğini bilemeyeceğiniz bir hissi gerekçe göstererek ne diyebilirsiniz ki? İyi günler dileyerek teşekkür edip geçtim mecburen yanından.

Binadan ayrıldığımda düşündüğüm son şeylerdi:
“Bana bahşedilen sınırların içinde zorluklarla nasıl mücadele edeceğimin ve yapabileceklerimin hatırlatılmasının verdiği güven. Kurallarım dahilinde ne yaparsam yapayım erişemeyeceklerim. Bir daha ne zaman yaşarım kim bilir diye iç geçirdiğim o berrak bakış açısı”..

Randy Crawford – Almaz

album-art

4 Tepki

  1. Barkın Tunç dedi ki:

    Bu yazıyla bir kitapta karşılaşsaydım altını çizeceğim o kadar güzel satırlar olurdu ki… Oysa şimdi beğenip bir süre keyfini çıkarıp bir daha bir daha bakmak için satırları aklıma çiziyorum…

    • Serkan Engüdar dedi ki:

      Beni duygulandırdın akşamın bu vaktinde..
      Bu hisleri senin de yaşaman dileğiyle.
      Ki en kısa sürede yaşayacağını şimdiden biliyorum.

  2. Deniz Engüdar dedi ki:

    Şarkıyı bulmanıza yardım eden kişi çok zeki olmalı 🤔

  3. Serkan Engüdar dedi ki:

    😉 Kızımdır diye söylemiyorum, evet öyledir kendileri.

Bir yanıt yazın